24 Aralık 2013 Salı

Sevgiyi hak ettim değil mi ?


Sokakta doğmuş, yardım bekleyen, bu soğuklarda bir umuttur yaşama tutunan, pis olduğum için önümüzden gelip geçen insanlar tarafından basit bir "pis sokak köpeği" diye adlandırılmış sevgiye aç bir köpeğim ben. Soğuğun kemiklerime işlediği bu sokaklarda insanlardan merhamet ve sevgi dileyendim... İnsanların değişiyle bir şansı bile hak etmeyen basit bir köpektim. Sevgiden yoksun, aç, kemikleri sızlayan, insanoğlunun eğlencesi olsun diye itilip kakılan bu yüzden de insanlardan ve hareketlerinden korkmuş bir köpek yavrusu...

Ama dikkatli bakılınca gözlerimde ki umut ışığını herkes görebilirdi. En azından bir kimsenin sevgisini hak edeceğime inanıyordum ben. Öte yandan insanların biz sokak köpeklerine karşı ilgisizliklerine alışmıştık. Sevgiyi, yaşadığım süre boyunca hiç tadamamıştım. İnsanların peşinden koşup durdum, yine de merhamet gösteren kimse olmamıştı.

Karnım tok, sıcacık bir yatakta sahibimle diğer adı "hayatım boyunca korumaktan, koşulsuz sevgimle bağlanmaktan görevli olduğum can yoldaşımla" koyun koyuna sarılıp uyumayı çok isterdim. Ama pis, kemikleri sayılan bir sokak köpeği iseniz bunlar sadece hayal olarak kalıyor... Üzgünüm insanoğlu, benim suçum değildi. "göz zevkini bozan" pis bir sokak köpeği olarak doğmam benim suçum değildi. Sizce gerçek sevgiyi hissetmem için çok mu geç ?

Neyse ki haftalar sonra bana sevginin anlamını öğreten, koşulsuz sevgim ile bağlandığım bir sahibim, can yoldaşım oldu. Önceleri her insandan korktuğum gibi ondanda korkmuştum. Eğlence niyetine itilip kakılmayı, aşağılanmayı istemiyordum. Ama onun yerine bana "göz zevkini bozan pis bir sokak köpeği" gözüyle bakmayan bir insanla karşılaştım.

 Ona olan korkum yerini sevgiye teslim etti. Sevgimi paylaşacak bir insan bulmuştum değil mi ? Onu sevdim, onu çok sevdim. Ben onu seçtim! En azından sevgiyi hak ettiğimi düşünüyordum, yeni sahibimde öyle düşünüyordu. Bunu biliyordum. Yani... ben... yaşadıklarımdan sonra birazcık olsun sevgiyi hak etmiştim değil mi ?

1 Ekim 2013 Salı

Beni Yine de Sevebilir Miydin ?


Hatırlarım da ben yavruyken barınakta, o zor şartlarda çırpınır dururdum. Hiç istemezdim pis, bütün köpeklerin seni ezdiği, bazı zamanlar da bu yüzden aç kaldığın o bütün kafeslerin bulunduğu barınak denilen yerde. 2 ayaklı canlılar -sanırım insan deniyormuş onlara- pek barınakları ziyaret etmezlerdi. Gelen insanlarla birlikte sıcak yuvalara gitmek için yapmadığım şey kalmamıştır sanırım. Ama sokak köpeklerinin hiç şansı yokmuş bunu yavruyken anlamıştım. Anlamamak gibi bir durumumda yoktur, çünkü ilk bakışta insanların cins meraklısı olduğunu herkes anlardı. Onlar için bir Golden Retriever olmalısın dır, yada bir cins. Köpeklerin kuralı bu. Eğer cins değilsen o zaman bu dünyada yaşayacağın tek yer barınaktır. Bu da insanların elinde...


Ve benim eskiden bir sahibim vardı. Bir kaç barınak ziyaretinde benim bu çırpınışlarıma gülerdi. Küçük bir tebessüm belirirdi bir zamanlar. Ben ne olduğunu anlayamazdım. Yine de güldüğü zaman tarif etmekte zorlandığım bu güzel duyguyu şimdi tekrar yaşamak isterdim. Bir kaç gün sonrasında sıcacık, hep hayal ettiğim bir yuvaya gideceğimi hiç düşünmezdim. Ama şansım vardı belki de... Sahibim boynuma küçücük bana ait tasmayı bağlayıp beni kucağına alıp o sevmediğim barınaktan kurtardıktan sonra "artık mutluyum, mutlu olacağım" diye düşünmüştüm.


Her gün sizle beraber yürüyüşe çıkan, sizinle oyun oynayan, sizi hiç yalnız bırakmayan bir sahibiniz ve hiç aç kalmadığınız, soğuk betonda yatmak yerine sıcacık yastıkta yattığınız kısacası her yerinden sevgi fışkıran bir eviniz olduğu zaman tabii ki dünyanın en mutlu köpeği oluyorsunuz. Benim istediğim tek şey sahibimin sevgisi. Bunu altın kural olarak şimdiden yazabiliriz. Yine de sokakta yürüyüş yaparken etrafınızda ki insanların sırf cins değilsiniz diye size kötü bakmaları yada en kötüsü hiç umursamamaları sokak köpeklerinin alışık olduğu bir durum. Ama umurumda olan tek şeyin sahibim olduğunu da biliyorum. 


Köpeklerin hayatları boyunca istedikleri tek şey sahiplerinin karşılıksız sevgileridir. Öyle ki insanların köpeklerden beklentileri cins olmaları, Golden Retriever olmaları, Secereli olmalarıdır. Bunlardan biri bile sende yoksa o zaman bu hayatta senin hiç bir değerin yoktur gibi bir şeydir. Yani insanlar için öyle... 


Ben yıllar boyunca sahibimin yanından 1 dakika olsun ayrılmadım. Onu yalnız bırakmadım, onu korudum. Ona zarar gelmesini istemedim, isteyemezdim de... Ama bir gün arkadaşlarından biri benim "sadece bir sokak köpeği" olduğumu söyleyince büyük bir hayal kırıklığına uğrayan sahibim beni aldı ve bir sokağa terk etti. Terk ediliş... Hayal kırıklığına bu sefer uğrayan benim. Onu korumak için ölümü bile göze almaya razı olduğum sahibim tarafından duygusuzca sokağa terk edilmiştim. Sırf cins olmadığım için... Sahibimin de onca yıldır beni sevmesinin nedeni beni cins sanmış olmasıydı demek.  


Üzgünüm sahip, bunu değiştirmek elimde değildi! Böyle olmamın nedeni, bir sokak köpeği olmamın nedeni de ben değildim! Ben böyleydim, pis bir sokak köpeği. Ve şimdi de bana tattırdığın o sevgiye aç bir sokak köpeği olacaktım.  Yine de beni terk ettiğin gün şunu düşünmüştüm sahip...


"Bir sokak köpeği değilde cins bir köpek hatta bir Golden Retriever olsaydım beni yine de beni sevebilir miydin..."

5 Eylül 2013 Perşembe

Hachiko'nun ağzından...

Hayatımın çoğunu bir sahiple, yada sadece sokakta geçirebilirim diye düşünüyorum... Çünkü beni kucağına alan adam boynuma bir tasma geçirip bir sepete koyup bir yere postalamadan önce belki de son kez anneme bakmışımdır. Gerçi bir çok yavrusu olduğu içinde benim oradan ayrılmış olmama pek umursadığını sanmam. Uçak yolculuğunu da pek sevmem gerçi nasıl olsa hiç bir zaman rahat durduğum da olmamıştı. Bir adam tarafından bir yere taşınırken bile rahat durmamıştım ve sonunda kafesim yere düşüp kırılmıştı. Zaten tahtadan bir kafesti. Kırılan bölgesinden dışarı çıktığımda hava çok soğuktu ayrıca karanlıktı, bir sürü gelip geçen insan vardı. Hepsinin yaydığı duygu farklıydı. Bazılarında endişe, bazılarında korku, bazılarında mutluluk, bazılarında ise hüzün... Oradan oraya herkesin ayağının dibinde koşarken hiç biri beni fark etmedi, fark edenler bile bakmaya tenezzül bile etmediler.

Artık koşmayı bıraksam mı diye düşünürken önümde bir insan durdu. Kendisi mutluydu ayrıca her yere özellikle bana karşılıksız sevgiyi saçıyordu. Bu sevgi duygusu benim üstümde fazlasıyla rahatlamama yol açıyordu ve gerçekten bu soğuk hava da o insanın sevgisiyle ısınmıştım diyebilirim. 

"Bir sahibin yok mu ? Kayboldun mu yoksa ? Hadi gel..." diyerek etrafa bakarken beni kucağına aldı. Kesinlikle orası da sıcaktı doğrusu, rahatlama hissi... Bir çok yer gezip benim sahibimi arayıp durdu, tabii ki kimse benim sahibim olmadığı için bulamadı ve evine geldiğimizde de beni acele acele salona yerleştirdi. Bunun anlamı o benim sahibim miydi ? Evet kesinlikle ben onu seçebilirdim, o benim için belki de dünyada ki en özel şeydi... Evet tam da böyle düşünüyorum! Yanımdan o vakit ayrıldığında dayanamadım, hep her zaman yanında olmam gerektiğini hissettim. Odanın kapısını açıp merdiven denilen şeyden bir kedi gibi sessizce yukarı çıktım ve bir odaya girdim. Yumuşacık bir yatak üstünde özel insan. Bir sevgi göstergesi ve kabullenme olarak elini yalamak istesem de birinin ayağını yaladığım da bunun evin annesi olduğunu anladım. O bağırıyordu ki bu da beni evde istemediği anlamına geliyordu. Özel insan alıp beni dışarda ki klübeye koyup gittiğinde özlemle onun arkasından baktım. Keşke gitmesen...

Bir kaç gün geçti ve evin annesi beni eve kabul etti. Sahibim dediğim o özel insan ise sürekli sarı bir topu gidip ona getirmem için çabalıyordu. İyi de bunu neden yapmam gerek ? Hiç bir zaman o topun peşinden koşmamıştım. Bu arada öğrenildiğine göre de ismim Hachi'ymiş. Sahibini karşılıksız seven Hachi ile tanışın!

                                                             **********

Aradan 1 yıl geçti. Sahibim işe gitmeye başladığında onu şu ana kadar hiç yalnız bırakmadığım gibi bu iş zamanında da yalnız bırakmak istemiyordum bu yüzden her gün tren istasyonu denilen yerin önünde bekliyordum. Geri döndüğünde, kapıdan çıktığında ise ona sarılıyordum, beni seviyordu birlikte eve doğru yürüyorduk. Tüm günüm onu beklemekle geçiyordu ve o sarılması gerçekten karşılığını veriyordu. Her yılım, her günüm bunu yapmakla, sahibimin işinden dönmesini beklemekle geçti.  

Ama sonra bir gün canım nedenini bilmediğim bir şeye sıkıldı. Sahibimin bugün işine gitmesini istemiyordum ama elinde dosyasıyla bana "geliyor musun Hachi?" diye gülümseyerek sorduğunda yanıt vermedim. Sahibimde gelmeyeceğimi en azından öyle olduğunu anlayınca kendi başına tren istasyonuna doğru yol aldı. Biraz sonra sarı topumu kaptığım gibi açık bahçe kapısından tren istasyonuna doğru koşturdum. O kadar hızlıydım ki ben bile nasıl yetiştiğimin bile farkına varmadım ama sahibimi tam kapıdan girecekken yakaladım. Önce anlamadı ama elimde ki sarı topumu alıp merakla bana bakarak "oynamak mı istiyorsun Hachi ?" diye sorduğunda havladım, evet sen gitme biz birlikte oynayalım dedim. Sarı topu attı, almayacağımı umuyordu belki de ama gitmesin diye aldım, belki de onu tekrardan sevindirmek için... Bu sefer daha uzağa attığında bile üşenmeyerek gidip aldım ve geri getirdim öyle mutluydu ki dünyada ki belki de en güzel gülümsemeydi dedim. Bende mutlu olmuştum çünkü onu mutlu görmek beni mutlu ediyordu ve onu her daim seviyordum.

Yine de sarı topu alıp trene binip işine gittiğinde birazcıkta olsun üzülerek geri gelecek diye düşünüp aynı yerimde beklemeye başladım. Bir süre bekledim bekledim bekledim, ama bugün geri gelmedi. Gelmesi gereken saatte geri gelmedi. Herkes kapıdan çıktı ama o yoktu. Herkes bana üzüntü içinde bakıyordu, herkes çok üzgündü bunu hissediyordum. Sonra bir daha hiç gelmedi. Sürekli onu orada bekledim, evin annesi ve onun kızı beni almaya gelse bile evden kaçtım bir daha da hiç bir yere gitmedim gittiğim tek yer tren istasyonunun önüydü, sahibimi her daim beklediğim yer... ama o yoktu... Hiç bir zaman geri gelmemişti. 

Yine de bir umuttur bekliyordum, onun geleceğini umuyordum. Gelecekti ve  birbirimize sarılacaktık sonra eve gidecektik. Öyle değil  mi ? Ben her zaman onun yanındaydım, 1 saniye bile onun yanından ayrılmamıştım, onu çok seviyordum. Yüzünü yaladığımda onun bana taraf akan sevgisi paha biçilemezdi! Ve ben onu özlemiştim. Her yıl onu beklemiştim, karşı taraftaki dükkanın kedisi bile ne yaptığımı anlayamayarak orada öylece boş gözlerle bana bakıyordu. Yıllar geçti, tam 10 yıl... Ben pes etmedim. Hiç bir zaman etmeyecektim... O geri gelecekti, bir gün onu görecektim dedim... Herkes hayret içinde bana bakarken ben hala tren istasyonunun kapısının açılıp onun çıktığını görmeyi bekledim. Geri gelmedi.

Kışın soğuktu ve ben yaşlanmıştım. Belki de son günümdü... Ama o geri gelebilirdi, beni bu soğuk kış gününde sevgisi ile ısıtabilirdi... dedim. Bugün hayatımın sonu ve ben onu görmeyi umuyordum. Tren istasyonunun önüne yattım ve her zaman seni bekleyeceğim sahip dedim... her zaman seni bekledim ve bekleyeceğim... sen özel bir sahipsin, benimsin... seni seviyorum dedim... Ve ben Hachi...Sahibini koşulsuz seven Hachiko...

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Benim Cinsim Sokak Köpeği!

 Ben bir sokak köpeğiyim, hani o pis deyip aşağıladığınız cins köpekleri tercih edip yardım bekleyenleri es geçip kenara attığınız köpeklerden... Bu zamanlarda barınak diye adlandırılan ve insanların ziyaret etmeye üşendiği o yerde bir sürü bir umuttur bekleyen köpeklerin yaşadığı yerdeyim. Evet bende 1 şans istedim, kimse benim gibi iğrenç bir sokak köpeğine o şansı layık görmemişti. İnsanların gözü cinsten başka bir şey görmek bilmiyor. Tatlıdır diye alınan ama büyüyünce sokağa atılan köpeğim ben. Hiç siz insanlar bir sokak köpeğinin barınaktan kurtarıldıktan sonra neler yaşadığını düşündünüz mü ? Hiç hayatının nasıl değiştiğini düşündünüz mü ? Ben düşündüm bu hissi yaşamalarını istediğim bir sürü arkadaşım var.

Bir sokak köpeğini biri sahiplendiği vakit o köpek yeni sahibine minnet duyar ve karşılıksız sevgiyi sahibine aşılar. Eski günleri ve şimdiki günlerini düşünür. Sırf birazcık sevgi istediği için sokağa atıldığı ve kaç yıl bekledikten sonra bir yuvaya sahip olduğu anları düşünür. Birazcık demeyeceğim fazlasıyla mutlu olur. Çünkü birinin, yeni sahibinin ona sevgiyi bahşedeceğini düşünür, bilir. Hayatta yeni doğduğunu düşünür, yeni bir başlangıç yapar hayata. Yeni sahibine fazlasıyla bağlanır, insanlar anlamasa da sahibine “seni asla bırakmayacağım, hep yanında olacağım” der. Cins köpeklerin yaşadığı hayattan farklı olacak ama… Neden mi ? Çünkü o bir sokak köpeği. Cins değil, sokakta gezerken insanlar yüzüne bile bakmayacak, insanlar nasıl der “cinslerin verdiği güzelliği yaratamayacak” belki ama en azından onu barınaktan yada sokaktan kurtaran sahibi onu bir dost olarak kabullenecek.

Ben bunları düşüne dururken köpeğine eş arayanlar, çiftleşmesi gerek vs. diyen insanlar, bir kez analık-babalık duygusu yaşamaya hakkı var diyen insanlar, yavrusunu göreyim diyen insanlar var. Çok gördüm ben… Köpeklerin annelik-babalık duyguları yoktur. Sırf insanlar böyle yavrularını göreyim vs. diye diye yavruları gördüler ama barınakların ne halde olduklarını göremediler. Bile bile yapan insanları da hiç sevmiyorum. İnsanlar ne diyordu “hayvansever” mi ? Hah benim bahsettiğim bu bile bile yapan insanlar hayvansever değil! Kim gelipte gördü barınağı ? Ben barınaktan evlat edinilmiş bir köpek olarak şunu diyebilirim her gün, her hafta cins olsun kırma olsun bir sürü köpek geliyor barınağa… Neden ? İşte bu yavrusunu göreyim vs diyen insanlar yüzünden… Sen insanoğlu gördün ama o görmek istediğin yavrular bilinçsiz insanlar yüzünden sokağa atıldı, barınağa bırakıldı… Aralarında kaç tane cins…

Hani insanlar cins istiyor ya… Bir sürü para verip alıyor. Barınakları ziyaret etseydiniz para verip aldığınız o cins köpekleri de görürdünüz bütün o köpeklerin arasında… Ama insanların istediği köpek kusursuz olmalı. Yavru olmalı, cins olmalı, secereli olmalı, Golden retriever olmalı. Siz insanoğluna tek şunu diyorum; “her köpek kusursuzdur, kırma-cins fark etmez size aynı sevgiyi verir, sizi aynı şekilde karşılık beklemeden sefer, sizin için canını bile verir! Ama bu sevgiye layık olmayan bir insan olduktan sonra arayın arayın cins. Bakmayın barınağa… zaten kim gidipte barınağı ziyaret edeyim demişti ki…?”

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Bir Evin İçinde Evcil Hayvan Ve Çocuk

Aylardır büyük bir heyecanla beklediğiniz bebeğiniz dünyaya geldi, evin içinde bir de yıllardır evinizin bireyi olan evcil hayvanınız var. En kritik dönemleri nasıl atlatacağım diye düşünürken meğerse en kötü günler bebeğinizin hareketlenmesi ile başlayacakmış. Evcil hayvanınız bir süredir bebeğin varlığından haberdar ama onu yerlerde sürünürken ilk defa görüyor. Hatta bu yeni misafirin hayatını karartacak bir etken olduğunun farkında bile değil. Biri canınızdan çok sevdiğiniz çocuğunuz diğeri yıllardır evinizin var geçilmez bireyi, ilk göz ağrınız, evcil hayvanınız. Şimdi iki düşman karşı karşıya, biri onun yaşamını zorlaştırıyor, diğeri ise her an bu zorlu duruma sert bir karşılık verebilir. Peki, bu durum kötü bir sonuç çıkana kadar hep böyle mi devam edecek? Bu strese ne kadar dayanabilirsiniz? Bu durumun bir çözümü yok mu? Her şeyde olduğu gibi sabırla ve sevgiyle bununda üstesinden gelmek mümkün.
Çocuğun gelişim süreci süresinde her gün bir yetişkin ona, evcil hayvanlara nasıl davranılması gerektiğini öğretmelidir. Bebeklerin evcil hayvanların oyuncak olmadığını ve onlarında canının yanabileceğini öğrenmesi gerekir.
Bir çocuk hayvan karşısında sahip olduğu gücü ve ona verebileceği zararları iyi anlamalıdır.
Bir çocuk kendi etrafında hareket etmeye başladığı günden itibaren evdeki evcil hayvanlar ile uygun şekilde iletişim kurmanın yolunu öğrenmelidir. Çocuklar evcil hayvanınızı, onun oyuncaklarını, yemeklerini, su ve tuvalet kabını da içeren çevrelerindeki her şeyi incelemek ister. Bebeklerin, evcil hayvanın üzerine bastığında, atladığında, teklemeliğinde, vurduğunda, çimdiklediğinde ya da çekiştirdiğinde, ısırıldıkları zaman karşılaşacakları acı konusunda hiçbir fikirleri yoktur. Çocuklar, uyuyan evcil hayvanın kulağının dibinde bağırarak uyandırmak veya ona hiç huzur vermeden sürekli kovalamaktan zevk alabilir.
‘Çocuğunuzun kedi veya köpek rolü oynadığı küçük oyunlarla ona durumu anlatmanız daha kolay olabilir. ‘

Çocuğun gelişim süreci süresinde her gün bir yetişkin ona, evcil hayvanlara nasıl davranılması gerektiğini öğretmelidir. Bebeklerin evcil hayvanların oyuncak olmadığını ve onlarında canının yanabileceğini öğrenmesi gerekir. Sabırla anlattığınız uzun saatlere karşın onlara sadece ne yapmamalarını söylemek yeterli olmayabilir. Çocuklara hayvanlara nasıl bir ölçüyle ve vücudunda nerelere dokunması gerektiği özenle gösterilmelidir. Bir hayvan uyurken, dinlenirken, yemeğini yerken veya en sevdikleri oyuncakla oynarken ya da onu çiğnerken dokunmamaları gerektiği öğretilmelidir. Hayvanlar rahatsız oldukları şeyden kaçarlar, çocuklar ise bu kaçışı kovalama eğilimindedir, evcil hayvanın özgür kalmak istediği anlarda çocuğunuzu frenleyin. Bir çocuk hayvan karşısında sahip olduğu gücü ve ona verebileceği zararları iyi anlamalıdır. Çocuğunuzun kedi veya köpek rolü oynadığı küçük oyunlarla ona durumu anlatmanız daha kolay olabilir.
Eğer bebeğiniz iş birlikçi değilse, evcil hayvanınızı en azından çocuk kendi üzerindeki kontrolü geliştirene kadar uzak tutmanız daha uygun olacaktır. Biliyoruz çok zor olacak ve bu ayrılık her ikinizin de çok hoşuna gitmeyecek ama onu belli bir süre başka bir evde misafir edebilirsiniz. En sabırlı ve en hoşgörülü hayvanın bile bir kırılma noktası vardır. Genelde çocuklar ve hayvanlar iyi bir karışımdır ve bazen çocuğunuzun daha tutarlı davranışlar sergileyecek kadar beklenebilir. Hayvanlara karşı aşırı ve tekrar tekrar kötü davranışlar sergileyen bir çocuk için bir danışmana ihtiyaç var demektir. Bir evcil hayvan sahibi olmak bir ayrıcalıktır ve hayatınızda oluşacak her durumun bilinçli olarak aşılması ve planlanası gerekmektedir.

16 Haziran 2013 Pazar

Yaralı ve Biber Gazından Etkilenmiş Canlılar İçin;

YARALI VE BİBER GAZINDAN ETKİLENMİŞ CANLILAR İÇİN:

BİBER GAZINDAN ETKİLENEN HAYVANLARA İLKYARDIM:
- Gözler %50 sulandırılımış sıvı talcid-su karışımı ile yıkanmalı ve aynı karışım kedi/köpek ya da kuşa içirilmeli ya da ağıza spreylenmeli.
- Akciğer ödemini gidermek için dextonetozon veya anhistaminik enjeksiyon yapılabilir ya da antihistaminik tablet ya da şurup kullanılabilir.

ÜCRETSİZ BAKAN KLİNİKLER

İSTANBUL İÇİN:
Avrupati Veteriner Kliniği/Yeniköy Tel: 0212 223 0015
Vetplus /Beşiktaş Tel: 0212 216 4546
Pıtış /Taksim Tel: 0212 251 2464
Papsivet /Taksim Tel: 0212 293 4672
Taurus / Beşiktaş Tel: 0212 236 9387
Anipoli /Cihangir Tel: 0212 244 6694
Atakent /Halkalı Tel: 0212 470 4050
Yeniköy Vet/Yeniköy Tel: 2330015
Haçiko derneği
05466264601
05335482560
05327496360

İZMİR İÇİN:
ASYA VETERİNER KLİNİĞİ
Kazım Dirik Mh 230 Sk. No:20/A
Bornova - İZMİR
Tel: 0232 342 0043
TURKUAZ VETERİNER KLİNİĞİ
1675 sokak No13 D1 Karşıyaka
Tel: 0232-369 39 22
0532 391 34 27 - 0532 543 73 93
ANKARA İÇİN:
ARCADİA VETERİNER KLİNİĞİ
Taşkent Caddesi, (eski 1.cadde) Tel: 0312 221 09 44
VET MEDİCİNE VETERİNER KLİNİĞİ
Cinnah caddesi no:43/B
Tel: 0535 838 33 00 / 495 40 63

3 Haziran 2013 Pazartesi

Şu son günlerde...

Şu son günlerde olanlar malum. Korumasız dostlarımız biber gazından etkileniyorlar ve bazıları ölüm kalım savaşı vererek melek oluyor. Bazı protestolar sırasında zor durumda kalan hayvanlara yardım eden insanlara, gönüllülere gerçekten teşekkür etmemek elde değil. Ve bu olaylar sırasında biber gazından etkilenen hayvanlara ilk müdahale ile ilgili bir kaç bilgi...

BİBER GAZINDAN ETKİLENEN HAYVANLARA İLK MÜDAHALE İÇİN: 
Gözler suyla yıkanacak%50 sulandırılımış sıvı talcid içirilebilir.Akciğer ödemini gidermek için dextonetozon veya anhistaminik enjeksiyonla yapılabilir, ya da yine antihistaminik tablet, şurup da olur. Lütfen Paylaşın...

Biz biliyoruz ki Allah bu günlerin de hesaplarını soracak... 

21 Mayıs 2013 Salı

Peki ya Biliyor Muydunuz ?

Peki ya biliyor muydunuz bir köpeğin barınakta ve sokakta nasıl yaşadığını, neler çektiklerini ? Hiç insanlardan sokak ortasında sırf kendiniz olduğunuz için dayak yediniz mi ? Hiç sokakta, çöp kutularında bir parça ekmek bulabilmek için emek sarf ettiniz mi ? İnsanlar sizden iğrenirken hiç birazcıkta olsa üzüldüğünüz oldu mu ? Hiç sokakta kendinden büyük köpeklerle kavga ettiğiniz ve tartışma da yaralı çıktığınız oldu mu ? Peki bu durumda insanlar köpeklere acıdı mı ? Hiç umursadı mı ? Kulaklarına gelen o inleme seslerini umursayıp balkondan yada pencereden baktıkları oldu mu ?

Bir sokak köpeği her gün tek tek çöp kutularını gezerek bir parça ekmek ararken insanlar karınlarını tıka basa doldurup artık yemekleri çöpe atıyorlar. Sokak köpekleri çamurlu, tozlu, kirli, soğuk bir betonda yatmaya razıyken insanlar daha çok konfor bekliyorlar. Peki insanların sokak köpeklerine pis, kirli, iğrenç demeye hakları var mı ? Kendi yarattıkları şeye iğrenç diyebilen bir insanlık benim gördüğüm. Bir sokak köpeği tartışma da kendinden büyük köpekler yüzünden yaralanıyor. İnsanlar sadece "yazık" demekle yetiniyor. Bazıları bile onu demeye üşeniyor gerçi... Ben de şimdi onlara böyle bir vicdana sahip oldukları için "yazık" diyorum... Bir de barınağı tercih etmeyip köpeğini Petshop gibi sağlıksız yerlerden  alanlara. Hiç gittiniz mi barınağa ? Hiç baktınız mı o masum, "beni al lütfen" diyen gözlere... Hiç barınakta bir köpekle ilgilendiniz, onu sevdiniz mi ? 

Barınağa terk edilen köpekler arasında büyük köpekler küçük köpekleri yaralıyor hatta öldürüyor. Bazı barınaklarda biraz bekledikten sonra sahiplenilmeyen köpekler uyutuluyor. Tek umutları insanlar... Ama o umutları da bir işe yaramıyor gerçi... Demek istediğim en azından bir kez olsun barınakları  ve sokakları düşünün... Nasıl yaşadıklarını, neler çektiklerini düşünün... Sizce onlar fazlasıyla sabretmiyorlar mı ? Barınaktaki köpekler barınağa bir insan geldiğinde umuda kapılıyorlar lütfen en azından bir tanesinin isteği gerçekleşsin... İstedikleri sadece sevgi ve sıcacık bir yuva... Çok mu gördünüz siz insanlık !

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Afedersiniz Cins Olmak Zorunlu Mu ?

Afedersiniz cins olmak zorunlu mu ? Yada secereli olmak ? Yada illaki bir Golden Retriever olmak...

Ben cins değilim, secereli de değilim. Umursamıyorum gerçi, farkım yok ki benim. İnsanlar hiç bir zaman sokaklarda ve barınaklarda sahipsiz başıboş köpeklerin neler çektiğini bilemeyecekler. Onlara barınak kelimesi bir şey çağrıştırmıyor. Şahsen yavru köpeği tatlıdır diye alıp 1 yaşını doldurmadan büyüyüp koca bir cüsseye sahip olduğu için sokağa atanlar var. Şu anki zamanda cins almak bu kadar önemli mi ? Cins alınca ne fark oluyor çok merak ediyorum ? Melezler köpek değil mi, insanlarla dost olamıyorlar mı ? Sahiplerini sevemiyorlar, koruyamıyorlar mı ? Fazlalık mı ? Değil... Bir sokak köpeğinin gözlerinin içinde parıldayan umut ışığına kaç insan dönüpte bakmıştır bileniniz var mı ? 

Sırf sahiplenilmedi diye bir köpeği zehirleyip öldüren bir insan ve gidip köpeğin zehirleneceğini bildiği halde cins yavru bir köpek alan insan. Benim gözümde bu insanların arasında hiç bir fark yok. Neyse ki insan değilim, insan olsaydım insanlığımdan utanırdım eminim. Madem sokak köpeklerini sahiplenmiyorsunuz, sevmiyorsunuz o zaman sokak köpekleri de üretmeyin. Cins yada melez köpeklerin yaptıkları her doğumdan sonra yavruların bazıları sahip bulamıyorlar ve doğru barınağa gidiyorlar barınakta ve sokakta bulunan köpeklerin artması da insanların suçu. Hiç bir sokak köpeği böyle bir dünyada yaşamak istemezdi eminim. Ama iyi ki ben şanslıyım. İyi bir ailem oldu ve daha önemlisi mutluyum. Yine de her bir insanın bir kez olsun barınağa gitmelerini ve gözleri umutla parlayan o sokak köpeklerine bakmalarını isterdim...